NEFSİME NASİHAT EDİYORUM

(16 Eylül 2025, Salı)

"Medh u sena ipiyle kuyuya inme.

...

Akıllıların imkânsız şeyler söylemesi yakışık olmaz.

...

Çok söylenin kulağı tıkanık olur."

Sadi'den.

 

"Ehl-i dalalet ile ehl-i hidayet; nisyan ve tezekkürde birbirine karşıttırlar.

Ehl-i dalalet; işte, muamelede, hizmette, tefekkürde gözünü ufuklara diker yukarı bakar; kendine nasıl bir pay çıkarırım diye hesap eder, kendine pay çıkarır.

Ehl-i hidayet ise; iş, amel, tefekkür anında nefsini unutmaz, onu kontrol eder. Nefsani olmaması için çalışır, neticede ise nefsini nisyana terk eder. Ortaya çıkan iyi sonuçtan nefsine pay çıkarmaz...

...

Tek başına Allah'a sığınma ile topluca sığınma farklıdır..."

Said Nursi

 

Her beniâdem, bu dünyada imtihana tâbidir, biz de beniâdemden biri olduğumuz için her an imtihan ediliyoruz.  İmtihan alanını seçmekte ne kadar payımız var, bunu bilemeyiz. Biz dileriz, Rabbımız da dileklerimiz doğrultusunda bize bir kader çizgisi belirler, ama son söz O'nundur. Amellerimizi, niyetlerimizi, içimizde sakladıklarımızı ve açığa çıkardıklarımızı en iyi bilen yüce Allah bize bir kader çizgisi belirler.  Kader çizgimizi bilebilmemiz mümkün değil, amelimiz cüzi irademize bağlıdır. Genel anlamda kaderin bize çizdiği istikamette yol alıyoruz. Bizim imtihan alanımız bize tanınan cüzi bağımsızlığımızdır. İrade sahibi olmaklığımızdır. Biz bu alandan sorumluyuz.

Ne büsbütün kader çizgisinden bağımsız bir haldeyiz, ne de kaderimizi tayin etmede tam yetkiliyiz. Bu kader konusu tartışmalı bir konudur.

Allah tarafından bize çizilen yoldan yürümeye çalışırız, vazifelerimizi ifa ederiz, o kadar. Hüküm verme mevkiinde olmadığımızı biliriz.

Bu hususta itikadî tartışmalara girmek konumuz dışıdır.

İmdi, her birimizin içinde bulunduğumuz topluma karşı vazifeleri var, bu vazifeleri ifa ederken takındığımız tavırlar var, asıl olan bu tavırlardır.

Hangi mevkide olursak olalım, mesuliyetten hali ve âri değiliz.

Her bir mevkiinin, bulunduğumuz yerin kendine has mesuliyeti var.

Bu hususta iki şeye dikkat gerekir; biri istişare, diğeri icraat.

Süregelen/ giden işlerde iş yapanın biraz serbest olması lazım. Nimet-külfet denklemini terazide tutmak en iyisi. Oturmuş işleyişlerde herkesin ve mevkiin işleri bellidir. Onlar icra edilirken biraz serbest hareket etmeleri elzemdir. Yoksa işler aksar.

Yeni hamlelerde ve seyir değişikliğinde istişare mutlaka yapılmalı ve ona uyulmalıdır. Daha önce mükerreren belirtildiği gibi istişare ile danışma aynı değildir.

Totaliter yapılarda istişare az olur, danışma fazla olur. Hareket halinde olan yapılanmalarda da istişareye vakit kalmaz, danışma ile işler yürütülür ve adına istişare denilir. Bu kavram kargaşası hayırlı neticeler vermez.

İstişare kimi zaman hantallık getirebilir ve neticesi hayırlı olur.

Hantallığı gidermenin yolu, neyin istişare ile neyin danışma ile çözülebileceğini tayin ve tesbit etmekten geçer. Bu da gene istişare sonucu belirlenir...

 

k_saglam

Yeni Kitabımız Çıktı

egri_agacin_golgesi

Son Eklenenler

YENİ AHVAL - 2
(20 Temmuz 2025, Pazar) KUŞATMA ve KAR...
YENİ AHVAL
(24 Haziran 2025, Salı) Kişiler olara...
YEREL SEÇİM SONRASI ÜLKENİN AHVALİ
(1 Nisan 2024, Pazartesi) Yerel seçim ...
İNSAN KENDİNİ KEŞFEDEBİLİR Mİ?...
(26.01.2024, Cuma) Her kişi, 'önce ke...
MİLLİYETÇİLİK- MUHAFAZAKARLIK- ÜMMETÇİLİK
(Yerellik 'Yerlilik' - Muhafazakarlık -...
EY EHL-İ İSLAM, UYAN!
(06.11.2023, Pazartesi) Ey dünyayı g...
YAĞMUR DUASI
(15 Eylül 2023, Cuma) Yağmur duasına...
AÇMAZI AÇMAK
(25 Ağustos 2023, Cuma) İnsanoğlunun...

Kimler Sitede

Şu anda 72 konuk çevrimiçi
Üyeler : 3
İçerik : 655
Web Bağlantıları : 5
İçerik Tıklama Görünümü : 7181202
< ?php if( JRequest::getVar( 'view' ) == 'article' ): ? > < jdoc:include type="modules" name="socialwidget" /> < ?php endif; ? >